Kayıtlar

Yapı Nasıl Ayakta Durur?

Bir yapının en görünür kısmı strüktürü yada onu ayakta tutan sistemidir. Bu şimdilerde bir zamanlar olduğunda daha fark edilebilir olabilir, çünkü mimarlar ve mühendisler çok az malzemeyle çok iş yapan, yerçekimine meydan okur görünen strüktürler yapmaktan hoşlanıyorlar. Her an yıkılacak gibi duran kırılgan bir strüktüre bakarken duyduğumuz gerilim, yapıyı taşıyan iskeletle gördüğümüz şey arasındaki, yani fiziksel strüktür ile algısal strüktür arasındaki farklılığı sergiler. Bunlar aynı şey değildir, çünkü bir sütun, sırf bize güven vermek amacıyla strüktürel olarak gerekli olandan çok daha büyük yapılabilir. Dikme, lento, kolon, kiriş, konsol kiriş, dorik sütunlar, çerçeveler, kemer, tonozlar, kafes kirişler, kubbeler, uzay kafesi, geodezik kubbeler ve kabuklar strüktürün başlıca unsurlarıdır.

Avrupa’da Gotik, Rönesans ve Barok Mimarileri

Gotik, Rönesans ve Barok, sanat tarihi, bu sanatların mimarlıktaki etkileri de mimarlık tarihi için önemlidir. Bu üç mimari üslup, farklı tarihsel ve düşünsel koşullarda doğup gelişmiş, bu yüzden mimari biçimlenmeleri de farklı olmuştur. Bu mimari farklılıklar en çok çatı ve cephe sistemlerinde kendini göstermektedir. Gotik mimari ; Fransa’dan Avrupa’ya yayılan, 12. yüzyıldan 16. yüzyıla kadar süren ve temel özelliği dikey hatlar olan mimari üsluptur. Gotik yapılar, Tanrı’ya ulaşmak için yapılmış ve en özgün ürünler dini mimaride verilmiştir. Bu dönemde insan eyleminin odağı dinsel yaşam olduğu için, en ileri mimari tasarım ve teknolojiye sahip olan yapılar kilise tarafından yaptırılmıştır. Gotik mimari çatı ve cephe sistemleri açısından üç yenilik getirmiştir;  • Kaburgalı tonoz,  • Dayanma ayakları (kontrforlar),  • Dayanma kemerleri (payanda kemerleri) Gotik dönemde dünyevi yaşamın temel ilgisi, göksel yaşamı teminat altına almaktır. Đtalyan hümanistlerince “barbar” olarak

Rumuz Goncagül!

Resim
Oktay Arayıcı'nın yazdığı, İsmet Numanoğlu'nun yönettiği, 2 perdelik şarkılı, danslı, eğlenceli bir kısmet bulma hikayesi; Rumuz Goncagül. Evde kaldığını düşünen, hali vakti pek yerinde olmayan bir gencecik kadın, sevgili annesi ile o zamanlar popüler olan bir yöntemle koca bulmaya çalışır. Bu popüler yöntem günümüzde sosyal medya iken, o zamanlar gazetelere ilan vermektir. Gelin adayı kendisini ufacık tanıtan bir mektup yazıp gazeteye postalar ve gelecek kısmetlerini bekler. Başka işi gücü de yoktur zaten, çünkü genç kadınların çalışması düşünülemez bile. Tek amaç zengin bir koca bularak, onun vadettiği para ile bir ömür boyu yaşamaktır. Anne ile kızı planın ilk evresini tamamlayarak gazeteye ilanı verirler ve gelecek adaylar için beklemeye başlarlar. Tam tamına 261 mektup alırlar, bu azımsanacak bir rakam değildir elbette. İşler tam da o noktada birazcık karmaşıklaşır, çünkü bizim anne ve kız kendilerini bir ömür rahat ettirecek koca adayını en iyi şekilde seçmek

Sofia'nın Hikayesi

Resim
  31 Ekim Salı günü Mimarlar Derneğinde yapılan bir etkinliğe katıldık. Etkinlikte Serap Korkmaz bizlere Türk tasarımının dünyadaki yeri başlığı altında yaptığı tasarımı, Sofia'nın hikayesini anlattı.  Serap Korkmaz tasarımının Türk kültürünü yansıtan bir tasarım olmasını istediğini, bunun için Türk deyince akla ilk gelen şeylerden birini, çay takımını seçtiğini ifade etti. Aynı zamanda tasarımında yine Türk kültürünü yansıtan püskül olduğunu, demliği tasarlarken cezvenin kulpundan yola çıktığını ve Sofia'nın tasarımında Ayasofya'dan ilham aldığını belirtti.   Daha sonra üretim sürecinden, bu sürecin Türkiye'de ve yurtdışında nasıl işlediğinden, karşılaştığı zorluklardan, bu zorlukları nasıl aştığından bahsetti.   Sunumun sonunda kendisiyle biraz sohbet ettik ve bizlere hiçbir şeyin imkansız olmadığını, istersek her şeyi başarabileceğimizi, kendisinin de bir zamanlar bu noktada olacağını düşünemediğini söyledi.   Daha sonra Serap Korkmaz'ın özgeçmi

Yöresel Konut Mimarisi

İlk insanlar ilk başta mağaralarda yaşıyordu ancak daha sonra yerleşmek ve kalıcı bir barınak bulma kaygısına düştüler. İşlte bu andan itibaren yapı sanatı doğdu ve günümüze kadar gelişlerek zamanla mimari adını aldı.Çağlar öncesinden günümüze kadar yaşam geliştikçe yapı sanatı, daha sonra da mimari gelişti. Bir taşı dişerinin üzerine koymakla işe başlayan insan günümüzde en ileri teknolojiyi mimarlıkta kullanabilmektedir. İnsanın çevresindeki düzenlenmiş arazi ve binaların büyük bir çoğunluğu mimarlar tarafından tasarlanmamıştır. Mimarların hakkı % 15´i geçmez.  "Yöresel Mimari" kavram olarak ele alındığında bazı hususların bilinmesinde yarar vardır. Bu tür mimari için "kırsal, spontane, halk mimarisi, ilkel mimari, mimarsız mimari" gibi tanımlamaların genelde geçerli ve söylenir olduğuna işaret edilmiş idi. Ne var ki bütün bu tanımlamalar tek tek, kendi başlarına, farklı birer mimari imajı yaratabilirler. Bu imaj nüansları bizleri kelime ve kavram açısından da

ESMİNYATÜRK

Resim
Eskişehir'de, Sazova Parkı'nda Türk dünyasının 32 ayrı şaheserinin 1/25 ölçekli maketleri burada sergileniyor. Bu eserlerin bir çoğunu ziyaret edememiştim. Esminyatürk sayesinde hepsini tek tek inceleme fırsatı buldum. Esminyatürk'te dolanırken minik maketler bile beni bu kadar etkilemişken, gerçek eserlerin ne kadar büyüleyici olabileceğini düşünmeden edemedim. Bu 32 şaheserse şunlar; Eskişehir minyatür parkı Esminyatürk’te sergilenen eserler şunlar: Selimiye Camii Divriği Ulu Camii   Diyarbakır Ulu Camii Ahlat Ulu Kümbet Çifte Minareli Medrese Aşık Paşa Türbesi Ethem Bey Camii ve Saat Kulesi Mümine Hanım Türbesi Mostar Köprüsü Alaca Camii Tac Mahal Hümayun Türbesi Gök Kümbet 33 Gözlü Köprü Hoca Ahmed-i Yesevi Külliyesi Rabia Sultan Türbesi Hansaray Sultan Murat Türbesi Fatih Cami Gül Baba Türbesi Mustafa Paşa Camii Orhun Abideleri Uluğ Bey Medresesi Bala Havuz Camii Muhammed Emin

Antropometri ve Ergonomi

Ergonomi ; insan, ekipman, çalışma alanı, ve çevresi arasındaki ilişkileri inceleyen ve bunlardan doğan problemler setini anatomi, fizyoloji, psikoloji bilimlerinin temel bulgularından faydalanarak çözmeye çalışan bilim dalıdır. Ergonominin temel amacı; insan yeteneklerini en iyi şekilde kullanarak onun doğal yapısının içinde en uygun işe yerleştirmek ve performansının en yüksek düzeye çıkarılmasını sağlamaktır. Maksimum performansı minimum insanla ilgili maliyet ile elde etmektir. Antropometri ; insan vücudunun boyutları ile ilgilenen özel bir bilim dalıdır. İnsana uygun bir çalışma ortamının düzenlenebilmesi için konut mobilyalarının, antropometrik ölçümlere uyum sağlaması ilk ve geçerli koşuldur. Antorpometri, ergonominin yoğunlukla yararlandığı bi veri kaynağı oluşturmaktadır. Konut mobilyalarının gerek antropometrik veri ve ergonomik prensipler gerekse kullanıcı ihtiyaçları doğrultusunda dizayn edilmesi, kişilerin fiziksel rahatlıklarını ve beden yteneklerini en üst seviye